NE VAR NE YOK

25.10.12

Bayram Şekeri




“Özledikçe özlemleri artar içimin,
bir demet papatya ile geldim.
Avuçlarımda akide şekerlerini gizledim.”

Bazı günlere kısa cümleler, bazı günlere uzun cümleler düşer. Unuttuğumuz kelimeler canlanıverir; hafızamızın derinliklerinden bir çocuğun kocaman sevinci olarak geri gelirler.
Aslında akşam her şehirde aynı yıldızlarla başlar, der öykünün bir yerinde kadın.
Belki henüz öykü bile yoktur ortada.
Gözümde canlanan bir bayram telaşı var. Bu olsa olsa bir masal olurdu.
Bir varmış, bir yokmuş,
ya da evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
ülkenin bir yerinde bayramlar varmış. Bayramca yaşanan.
Şimdi kaldı mı?
Bugün bayram, erken kalkın çocuklar…
Bu şarkıyı mırıldanan çocuk, yaşımla beraber benden uzaklaştı. Hem benim yaşım, hem de zamane çocuğu unutmuş bayramları.
Evde bir tatil havası. El öpülecek büyükler, bahşiş verilecek küçükler de yok.
Şimdi eski günleri hatırlamalı, şimdinin bebeğine güzel anılar bırakmalı.

Benim gibi tek çocukların bayram kalabalığı azdır.
Kocaman ahşap evimizin duvarlarında hep kendi sesim; kuzenlerimin gelmesini iple çekerdim…
Mutluluğum dayım ve ailesinin gelişi ile ikiye katlanırdı. Ellerim, benden küçük kuzenlerimin avuç içlerinde, evin her yerini arşınlardık. Meğer onlar olmadan önce geçen bayramlarım ne kadar sessizmiş diye düşünürdüm…
Hayatım boyunca sessiz ama mutlu bayramlar geçirdim.
Çocukluğumda, her bayram karnaval olurdu, kağıttan rüzğar gülünün renkli kanatlarında.
Halka şekerlerle, macuncuların renk renk macunları geçerdi hayallerimizden…
Kenarları bembeyaz dantelli soket çoraplarımız ve ütülü mendillerimizle, oğlan çocuklarının traşlı kafalarına gülerek bakardık, saçlarımızı savura savura …
Olmazsa olmaz kurdelalarımız kıyafetimizin renginde, el öpme turlarına başlardık komşu kapılardan…
Sabahın horoz sesine karışan aile kahvaltilarının ardından, topluca bayramlaşılan mutfağımızda, dedemin elini ilk ben öpeceğim diye yarışa girerdim büyüklerimle. Dedemin yeni traş olmus yanaklarını öperken yaşadığım sevinçler bugün bile hiç aklımdan çıkmaz.
Parlak ela yeşili gözleriyle bana bakar ve çocukluğumu doya doya yaşamam için elinden ne gelirse yapardı.. Dedemden sonra sırası ile büyük babaanne, anneanne, baba, anne,dayı ve yenge yüzümün onlar için ayrılan bölümlerine öpücük kondururlardı. Dedesinin krallığında yaşayan kırmızı pabuçlu prensesin yanakları, burnu, alnı herkes tarafından öpülebilirdi. Ama gıdığı hep dedesinindi.
Saat ilk misafirin geliş saatini göstermeden önce, kadınlar kahvaltı sofrası toplarlarken, erkekler bayram gazetesinin sayfalarını bölüşmüş olurlardı kendi aralarında.
Biz mahallenin çocukları sokağın ortasında toplanırdık. En fiyakalı kıyafetlerle topluca yapılan komşu gezmelerimizde, kapı önü ziyaretleriyle çantalarımızı sekerlerle doldururduk.
Biz küçücüktük. Avuçlarımız bizden daha küçük. Çikolataların ender uğradığı memur mahallelerinde, renk renk şekerlerimiz avuçlarımızda büyürdü. Bir iki badem şekeri, bir iki akide ile ceşni kazanan şekerlerimiz olurdu. Mendil aralarında avucumuza bırakılan paralarla hemen gidip leblebi tozu alırdık. Çocukça bir sevinç idi bizimkisi, şeker tadında…
Sokağın bayramı bitip, birer birer evlerimize döndüğümüzde misafirleri beklemeye başlardım.
İlk onlar gelirdi. Ben bilirdim. İçimden hep ilk onlar gelecek derdim, bir dilek tutardım, hep olurdu. Yıllar boyunca her bayramda, hep aynı saatte ilk onlar geldi. Dedemin manevi oğlu, eşi ve oğulları…
Onların gelişi ile bayramın gelişi aynı olurdu. Aslında her zaman görüşürdük. Ama her bayram sabahı bayramlık kıyafetleriyle, el ele kapıyı çalışlarını ve onları ilk olarak kapıda karşılayan çocuk sevincimi şimdi bile özlerim…


Şimdi içimde bayramı özleyen bir çocuk;
Eteklerimde renk renk şekerler, ellerimde renkli balonlar ile kağıttan bir rüzğar gülünün dönüşü ile elbisesi uçuşan kırmızı ayakkabılı bir prensesim ben. Ve biliyorum ki elimi uzattığımda avucum hiç boş kalmayacak.
Çünkü dedelerin dedesi bana güzel anılar bıraktı.
Bir beyaz mendil açıyorum uzaklardan, bayram şekeri tadında,
geçmiş bir bayram kokusu hayallerimde…


Ağzımda bir akide şekeri,
                       Avuçlarımda umutlar…

bence, kendimce;
Bayram en çok çocuk(luk)lara ,
çocuklar da en çok bayramlara hasretttir.

Benim hasretim her ikisine…


          
SunA.K.
Grasse/17.01.2005

Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire