NE VAR NE YOK

8.3.14

KURT SEYİT ÜZERİNE KISADAN BİRAZ UZUNCA



Tüm üzüntü ve yorgunluklarım üzerine,

Memleketin çivisi çıkmış artık hep manidar gündemine bir perde çekip

Bir Cuma akşamını yüzyılın türk yakışıklısı Kıvanç’a ayırmaya karar verdim.
Kendisi ile hiçbir olumsuz düşüncem olmamıştır, sinema ve televizyon kariyerinde ilerlemesini ise hiç şaşırtıcı bulmadım, zira çok yıllar öncesinde daha manken kralı falan iken yaptığı bir söyleşiyi izlediğimde ayakları yere basan, aklı başında bir genç olduğunu ve şöhretin büyüsüne kapılmayacağını tespit etmiştim. Ekran sonunda aradığı ve özlediği jöne kavuştu bence...kendisini çok sarışın bulmam ve george clooney geleneği bir yakışıklılık anlayışını benimsememe rağmen özellikle sarışın ve mavi gözlü halinin fazla vurgulanmadığı sahnelerde çok yakışıklı olduğunu bile söyleyebilirim.

Yani burada sözüm Kıvanç’tan öte...Benden tam notu aldı. Arkadaş tayfası da gerek fizik, gerekse oyunculuklarıyla tamamlayıcı nitelikte görülmekte. Kısaca dizinin erkek kısmı sağlam. Şura, ablası, barones, çok kısa bir sahnede gözümüze çarpan komşu kız henüz dizide hüküm süren erkek egemen seyri silebilecek bir etki bırakmamışsa da güzellikleri, makyaj ve kıyafetleri ile zaman içinde ne kadar etkili olabileceklerine dair sinyaller vermektedirler.

Maalesef anne baba kadrosunda beni saran etkileyen ve hatta işte sırf bu oyuncu için bir dizi izlerim dedirten bir isim ve oyuncu olmaması benim puan sistemimde biraz düşük not demektir. Yılların oyuncusu olmalarının ötesinde dizideki genç kuşakla bir doku, bir yakınlık tutturamamışlar gibi geldi. Aile kısmında en kalıcı ve en etkileyici isim ise Osman rolündeki gencimiz. Zaman içinde dizide etkili bir konuma geleceğinin sinyalini veren bir performansı var.

Sahne sahne irdeleyip hem kendimi yormayacağım hem de gereksiz ve uzun bir tv eleştirisi moduna sokmayacağım bu yazıyı. Zira henüz bir bölüm ile genel yargı yapılamayacak kadar emek verilmiş özel bir çalışma.  Türk dizi sektörü için yeni bir kazanım ve özellikle daha ilk bölümden seyretmeyi red ettiğim Muhteşem Yüzyıl’ın da tahtını haylice sarsacak bir dönem çalışması. Mekanlar ve doğa konusunda çok daha şanslı olmaları bile dizinin iç mekanlara sıkışmasına ve diğer dizilerdeki gibi salon ortamlarında geçmesine engel. Bu artı özelliğini daha da kullanarak bize daha fazla güzellik sunacağına da inancım tam. Özellikle Kırım sahnelerinde kendimizi özlediğimiz doğaya atabilir gözlerimizi kapatıp yeşil nefesler alabiliriz. Bu da henüz bizim inşaat sektörümüzün o diyarlara ulaşmadığının bir göstergesidir ki, bunu farkedecek tokinin yabancı diyarlar demeyip oralarda da bir kentsel dönüşüme gitmesinden endişe duymuyor değilim.

Kısaca hayli olumlu bileşenden sonra beni rahatsız edenler...

Diyaloglar ve özellikle genç askerlerimiz arasındaki muhabbetler biraz daha derinlik kazanabilir. Daha ağdalı bir dil kullanılabilirdi. Rus edebiyatının sayfalarında boğulmuş biri olarak o etkileyici edebiyat öğelerini rus mekanlarında hissetmek ve duymak arzusundayım. Kullanılan dil çok daha yalın ve izleyiciyi zorlamayan bir hale gelmiş.

Bir kaç dakika önce Arte’de Fındıkkıran balesinin büyüsüne kapılmış giderken diziyi başlatmamızdan mı ne bilemedim, bence dizinin en etkileyici sahnelerinden biri olan opera binası  sahneleri ve bale gösterisi sahnesi adı geçen Bolşoy için biraz yavan kalmış. Bu kısım olduğunca abartılabilir, hatta bir beş dakika ile milletimize bale kültürü aşısı yapılabilirdi. Senarist ve yapımcıların bu şansı değerlendirip dizi tarihimize yazılacak bu etkili göreve soyunmalarını itina ile bekliyorum. Bir dahaki bölümlerde iyi bir konser veya sıkı bir opera performansı bekliyorum.

Hangi sahne önceydi hatırlamıyorum ama genç delikanlıların buz gibi suya atlamaları çok iyi düşünülmüş bir görseldi. Hava şartları nedeniyle bu sahne daha fazla uzatılmamış olsa da daha etkileyici kılınıp ardından bir ateş yakma sahnesi ile tamamlanabilir, ıslak saçlı Kıvanç’ı daha uzun süzmemize zemin hazırlanabilirdi. Maalesef bu etki hamam sahnesinde verilmeye çalışınca uzun peştemali ve yarı sabunlu saçları ile karizmasına darbe vurulmuştur. Yağız delikanlıları 5 metrekarelik kurna başında yakışıklı gösterme çabaları boşunadır...Hamam sahneleri göbek başında kese yaptıran balık etli ve güzel gözlü oyuncuların sergilenmesi için idealdir. İlla ki bu anlamda bir vurgu yapılacaksa, bunun da iki  anlamı olabilir 1- sırf erkek muhabbeti bunun için salaş bir meyhanedeki rakı muhabbeti daha etkileyici olabilirdi. Şu sıralar milletce rakıya sergilenen korkak tutumdan dolayı bir çekingenlik varsa bu kısım ocak başı bir kahve sohbetiyle de kıvamlı hale getirilebilirdi. Yok bu beylerimizin fiziksel endamları sergilenmek amacıyla çekilmiş bir sahne ise şu göle atlama sahneleri abartılabilir veya askerlerimiz için cephede nasıl banyo yapılır diye bir duş ya da nebileyim o dönem nasıl yıkanılıyorsa öyle bir sahne eklenebilirdi. Tabii ergen kızlarımız için başı yarı sabunlu kıvanç sahnesi ve uzun peştemal bir iç bayıltıcı sahne olarak tasarlansa da, kırklarını hüküm süren benim için o adamların gereksiz yere o hamamda yer almaları duygularını vermekten öte gidemiyor.

Dedim ya burada güzel ve etkileyici sahnelerden çok bana batan yerlerden bahsedeceğim. Hele ki ilk sahnedeki ölen asker eşinin ziyaret sahnesinde diziye tam not vermiş biri olarak, ilerledikçe tesadüfen ve ilerde bazı kurgulara dahil olacak komşu evindeki doğum sahnesi biraz haydi bunu böyle yapalım aradan çıksın imajı vermiştir.

Neyse bu yazı artık uzamaya başlayacak ve her sahneyi yorumlamaya başlayacakmışım gibi bir his uyandırmıştır bende...Seyit ve babasının yaptığı konuşmanın biraz daha vurgulanmasını beklerdim. Herneyse dizi benden tam not aldı ama maalesef zaman ayırıp tv başında izeleyebileceğim kadar beni sarmadı. O nedenle kendisini yeni dönem ütü dizileri listeme dahil edip başarılar diliyorum.

Dediğim gibi Kıvanç’a tek bir sözüm yok. Emin adımlarla ilerliyor ve başarısına başarı katıyor.Farah Zeynep Abdullah, Birkan Sokullu ve  Ushan Çakır Kıvanç Tatlıtuğ kadar etkileyici ve onu tamamlayıcı oyunculukları ile benden tam not aldılar. Barones Lola rolündeki Aslı Orcan ve Osman rolündeki Barış Alpaykut ise oyunculuklarını takibe aldığım diğer isimler.


Diziyle ilgili bir daha bu kadar uzun yazar mıyım bilemiyorum ama devam etmesini ve hatta bir sinema filmi ile tamamlanmasını isterim. Özellikle dönem kostümleri, makyajı ve yaşantısına büyük özen gösterilerek yapılan çekimlerine hayranlık duyduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Karlı sahnelerde ben de aynen o soğuktaki gibi titredim resmen, hele O Karadeniz sahnesinde o maviliklere bakmaya doyamadım. Dans ve balo sahneleri uzun ve sıkıcı gelse de zamanla azalıp daha bol diyaloglu yemekli ya da gezmeli sahnelerle daha çok zenginlik tanıyacağımızı umut ederek noktamı koyuyorum....