Gülüşünde acıyı da, isyanı da gizleyen adam,
O bizim neslin
kimi zaman isyanı, kimi zaman yarım kalan hayalleri, kimi zaman inatçı asiliği
olarak kazındı gönüllerimize....
Yumurta’da gözlerini
yere indirerek duran adam da, bar’da şiddetiyle yüreğimize nefreti sokan adam
da aynıydı...ilk şehnaz tango ile tanıdım...genç zamanlarımıza düşen genç
gülüşü ile ekrana çok yakışmıştı yüzü... sonra gülbeyaz’ın mavi gözlerinde
kaybolan aşkı oldu...aliye’yi seyretmedim...arada bir televizyon sayfalarında
rastladığım fotoğraflarda bir şey eksikti...herkes çok beğeniyordu ama yok o
dizi bence o’nun değildi...ama çok beğenildi...genç kızların kalbine taht
kurdu...
Mustafa hakkında
herşey’de fikret kuşkan ile karşılıklı oyunlarının büyüsü hala aklımda,
ardından anlat istanbul’da göründü...yaşamın kıyısında’na bir kıyıdan pencere
camından bir sahne ile aklımda kaldı...sonra ali oldu 11’e 10 kala’da, gündelik
çıkarlarının peşine düşen silik bir kapıcı resmi çizdi...kaybetmeyi seçmişlerin
sesi oldu sonra...bir ah dedi hepimiz içimizdeki ahları sıraladık...siyah beyaz
bir barda kavga eden adamı değil hayat kurtaran bir adamı soktu sinema hafızamıza...sonra
çınar ağacında kısacık bir göründü..
Bıçak sırtında güzel adamlar buluşmasıydı...fikret kuşkan, mehmet günsur ile birarada beyaz camda devleştiler..
barda filminde oyunculuklarına doyamadığım erdal beşikçioğlu ile karşı karşıya oynadığı behzat ç. ile girdi yeniden belleklerimize...nefret, şiddet, kin hangi kötü duygu varsa neredeyse hepsini bir anda ercüment çözer olarak karşımıza çıkarıverdi...ardından bir dizi ile yeniden bir barın arkasına geçti...intikam ama devam edemedi...
Belki sağlığı, belki de o rolün ona göre biçilmemiş olmasıydı..tüm bu rollerle beyazperdede ve renkli camda kimi zaman gülümserken, kimi zaman gözlerini yere indirirken , kimi zaman da en nefret ettiğimiz kahkahalarını atarken gerçek hayatta isyan etmeyi seçti...
Bıçak sırtında güzel adamlar buluşmasıydı...fikret kuşkan, mehmet günsur ile birarada beyaz camda devleştiler..
barda filminde oyunculuklarına doyamadığım erdal beşikçioğlu ile karşı karşıya oynadığı behzat ç. ile girdi yeniden belleklerimize...nefret, şiddet, kin hangi kötü duygu varsa neredeyse hepsini bir anda ercüment çözer olarak karşımıza çıkarıverdi...ardından bir dizi ile yeniden bir barın arkasına geçti...intikam ama devam edemedi...
Belki sağlığı, belki de o rolün ona göre biçilmemiş olmasıydı..tüm bu rollerle beyazperdede ve renkli camda kimi zaman gülümserken, kimi zaman gözlerini yere indirirken , kimi zaman da en nefret ettiğimiz kahkahalarını atarken gerçek hayatta isyan etmeyi seçti...
Dayatmalara,
oyuncuların girdiği o sahte dünyaya, kimi zaman hayata, çoğu zaman yalana,
Aşkı bence hiç
oynamadı...bir kadını sevdi, belki de bir çok kadını ama bence hiç aşık rolü
yapmadı...sevdiyse gerçekten sevdi...
Hepimiz önce
ağaçlar için , sonra ölen çocuklarımız için ağlarken o diğer bazıları gibi
parasız kalırım, işsiz kalırım deyip yerinde durmadı...gezi’de de
direndi...isyan eden gözlerindeki gülümsesi ise hiç bitmedi...
Sonra hasta
dediler, alkolle sorunu var dediler...birileri hemen karalamak için sırada
bekliyordu...
Evet hastaydı,
evet alkolle arası iyiydi...ama unutmayın o sizin gibi hiç yalana başvurmadı...
Avmlerde magazine
oynayan dublajlı oyunculara inat sokakta hayata oynadı...
Bugün komada
dedikleri andan itibaren tek düşündüğüm şey adam gibi adam, rolünün hakkını
veren bir oyuncu oluşuydu...artık hızla nesli tükenen bir kuşaktan
geliyordu...tıpkı çevremdekiler gibi, tıpkı benim gibi bazı şeyleri kabul
edemiyor ruhuna sığdıramıyordu...ruhunu acıtırken bu koca dünya düzeni bedenini
de ihmal etti...belki bizler onun kadar
cesur değiliz...kanayan yaralarımıza, ağzımıza kadar gelen çığlıklarımıza
rağmen susmayı, bazen de küçük beyaz yalanlarla konuşmayı seçiyoruz...
Belki de hepimiz
aslında kaybedenler kulübü’ ndeyiz...kime göre neye göre sadece bunu
bilemedik...
Şimdi durduk
yere, hele bazı kötülükler hala can acıtırken böylesi yürekli bir adamın orada hasta olduğunu bilmek
üzüyor bizleri...hepimiz kendimizce
yakarıyoruz iyileşmesi için, diliyoruz ki bir an evvel gözlerini hayata katsın,
diliyoruz ki o gülümsemesini eksik etmesin, diliyoruz ki sevdiklerinin yanından
gitmesin...
Eğer yeniden o
isyankar gülümsemesiyle hayata karışırsa isterse bir daha hiç yansıtmasın
yüzünü beyaz perdeye ve renkli cama ne yazar yeter ki daha biraz daha
yaşasın...hem de kafasına göre, hem de isyan ede ede...
Bizde ona uzaktan
bakıp bizim gençliğimizi, unutttuğumuz direnişlerimizi
ve doya doya gerçek gülümsemeyi hatırlayıp umutlanalım....
Bir an evel
iyileş asi adam...henüz filmin ortasındayız....
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire