NE VAR NE YOK

25.10.12

BAYRAM KARTLARI


Karamelli Şekerli Tebrik Kartları

Sabah pencereden giren temiz havanın peşinden gitmeliydi, biraz yürümeli sonra en yakın marketten sabah raflara yerleştirilmiş sebze ve meyvelerden almalıydı. Kışa gözkırpan güneşte, sabah ıssızı sokaktan geçip insan içine karışmanın zamanıydı.
Artık tanıdık yüzler haline gelen market çalışanlarına kocaman gülümsemelerle giden merhabalar sonrası bir sepet dolusu kış kokan yaz yüzlü meyvelerden almıştı. Portakalların, limonların ve mandalinaların turuncu ve sarıları sabaha doğan güneşin ilk ışıkları gibi yüzüne doluyordu. Marketin noel süsleri ve yeni yıl hazırlıklı rafları arasında bir sepet güneşle dolaşırken tanıdık bir sesin kendi adını seslendiğini işitti. Arkasına döndüğünde pamuk saçlı komşusunu gördü. Yeni evlerine taşındığından beri bu market yolundaki tek selamlaştığı insan pamuk teyze. Evlerinin bulunduğu siteden çıkınca soldaki eski evde oturan ve ilk zamanlar baş selamlaşmaları ile merhaba dediği Colette. İlk başlarda onun markete gidiş saatlerinde evinin önündeki posta kutusundan mektuplarını alan beyaz saçlı yabancı, sonrasında yavaş yavaş sohbete koyulunan komşu kadın.
Biri otuzlarında, diğeri altmışlarını devirmiş iki kadın, ellerinde sepetlerde güneş gibi parlayan kış meyveleri beraberce noel süsleri arasından geçip kasaya yürüyorlar. Artık ilerlemiş ayaküstü sohbetlerin keyfini paylaşmanın mutluluğu ile ödemelerini yapıp beraber ayrılıyorlar marketten. Güneş bu sefer enselerinde sıcak izler bırakırken dönüş yolları aynı. En çok da yaklaşan yeni yıldan konuşuyorlar, yeni umutlarla dolu dolu. Ayrı yaşların apayrı umutları ile…
Sonra Colette bende bir kahve içelim diyor, artık merhabaları aşmış tanışıklıklarını kutlamak adına. Genç kadın kararsız bu ani teklifin karşısında, zamanla yarışı yok ve bir güler yüz buldu ya evet diyor sonra. Birlikte Colette’in evinin kapısının önüne geliyorlar. Colette elindeki plastik torbaları yere bırakıp önce kapıyı açıyor, sonra posta kutusunun içindekileri eline alıp konuğunu evine davet ediyor. Küçük bir bahçeden geçip bilindik eski Provence evlerinden olan Colette’in sığınağına giriyorlar beraberce. Ayaküstü konuşmalardan tanıdık birşeyler var bu evde. Kızı ve oğlu Paris’te yaşıyor. Kızı müzmim bekar ve bir klinikte çalışıyor. Mühendis oğlundan ve torunundan bahsederken kızının neden evlenmediğini hatırlatıyor her seferinde. Bu yeni gençleri anlamak mümkün değil derken yüzü sevimli bir kızgınlıkla doluveriyor. Eşini iki yıl önce kaybetmiş. Özlemekten öte bir şeyler var içimde derken gözleri hep nemli…
Diğer kadının anlattıkları ile hikayeler paylaşılıyor ocakta dumanı tüten kahvenin eşliğinde. Yenilikleri kabullenmem biraz zor diyor sık sık ,zaten kahveyi de biraz bilinmedik bir usulle yapıyor. Ocağın bir tarafında süt ısıtırken, diğer tarafta aynı bizim usul kahve pişirir gibi ama bir farkla cezve değil orta boy saplı bir tencerede kahve ve suyu kaynatıyor. Belki de bu yüzden kahve kokusu evin içindeki diğer eskiyi hatırlatan kokularla beraber karışıp çarpıyor genç kadının yüzüne.
Az önce posta kutusundan aldığı zarfları açmaya başlıyor Colette, evine davet ettiği genç kadının varlığını unutarak. Zaten genç kadın da mutfağın ortasındaki tahta masayı çevreleyen büyük sandalyelerden birinde geçmişe dalmış.
Çam ağaçlı bir kartı elinde tutarak ağlıyor ve şaşkın misafirinin farkına vardığında hemen anlatmaya başlıyor. Huzurevinde kalan büyük teyzesinden gelen bir kartmış, daha doğrusu onun oradaki hemşirelere yazdırdığı bir Noel kartı. Doksan yaşında yeğeninden başka yakını olmayan bu tarih kadına daha annesinin öldüğünü bile söyleyememiş. Bu yüzden teyzesi yıllar önce ölen kardeşine mektuplar kartlar atar dururmuş. Tabiki annesinin yerine hepsine cevap yazan Colette miş.
-Neden bilmiyorum anneme o kadar bağlı ki ona asla öldüğünü söyleyemedim, sadece yürüyemediğini ve evden çıkamadığı için onu görmeye gelemediğini anlattım yıllarca. Anneme hiç benzemeyen el yazılarımla yıllarca bu yalanı sürdürdüm, O da büyük bir ihtimalle bütün bunları bilerek bu yalana ortak oldu ve ölmüş kardeşine en içten mektuplarını yazdı, diye anlattı teyzesini.
Sonrada ondan gelen, huzurevindeki bir hemşirenin kaleminden çıkmış kartı genç kadına gösterdi. Belki bu son Noel’im olur diye biten kartta yaşamın tüm gözyaşları ve sevinçleri yanyana duruyordu. Colette’in gözyaşları ile de öylesine ıslanmıştı ki mutluluklar ve hüzünler gibi içiçe geçmiş mavi bir mürekkep lekesine dönüştü yazılar. Colette misafirine kahvesini verip masadaki kavanozda duran karamelli şekerlerden ikram ettikten sonra ağlamaktan kızaran suratını toparlayabilmek için lavaboya gitti.
Genç kadın bir mutfak dolusu kahve kokusu ve çam ağaçlı kartın ıslanmış yazıları ile kalakaldı masabaşında, ağzında kavanozdan aldığı karamelli şekerle…
Sonra eski bir öyküyü anımsadı kendi çocukluğundan kalan. Böylesi nice başkaları adına yazılan tebrik kartındaki kendi yazılarını hatırladı. Ta ilkokul çağlarında mahallerindeki yaşlı teyzelerin uzak akrabalarına bayram, yılbaşı kartı yazan bir çocuk yüzü belirdi masada duran kartın üzerinde. Çocukluk hatıralarında yüzü unutulmuş pamuk saçlı bir komşu teyze açtı kapıyı. Çocukluk mahallesindeki iki katlı evinde yıllardır yapayalnız yaşayan tombul pembe yanaklı, pamuk saçlı teyzenin akrabalarına yazdığı kartlar geldi bir bir gözünün önüne. İsmi bile hatırlanamayan pamuk teyzenin kiracıları tarafından alınmış çiçek resimli kartlara inci gibi yazıyla yazılmaya çalışılan sözcükler sıralandı kendine ait olmayan…
Yıllar yıllar önce aşkı uğruna kendi şehirlerine gelin gelmiş yalnız kadının bir daha kendi şehrine gitmeyişinin hüzünlü öyküsü. İlk zamanlarda bu istenmeyen evlilik yüzünden ailesi tarafından dışlanan kadın, iki saatlik komşu şehre bir daha hiç gitmemişti. Eşi ölünceye kadarda herşeye tercih ettiği iki kişilik aşkını doyasıya yaşamıştı. Hiç çocuğu yoktu. Eşinden kalan maaş ve evinin kirası ile yaşar giderdi. Arada bir akrabaları olduğu söylenen insanlar ziyaretine gelirdi. Ama her bayram boş olurdu evi, mahalle çocuklarının kapı çalmaları dışında kapısını çalan olmazdı. Genç kadın, neredeyse yazı yazmayı öğrendiğinden o mahalleyi terk edene kadar her bayram ve her yeni yıl öncesinde bu pamuk saçlı komşunun tebrik kartlarını yazmıştı, çiçek desenli…
Bir önceki bayramdan gelen cevap kartları ile sevinci çoğalan komşu teyze canlarım, çocuklarım, yeğenlerim diye başlasın isterdi tüm kartları. Okumayı bozulan gözlerinden başaramayan ve yazı yazmayı bilmeyen yaşlı kadın ne söylerse onu yazardı küçük kız. Kadının akrabaları onun tanıdığı olur, cevap yazmamış olanlara küserdi. Özene özene saatlerce tanımadığı insanlara kartlar yazardı, sonrada beyaz zarflara adlarını yazıp pamuk saçlı teyzenin iyi dilekleri ile postalardı onları kendi mektupları gibi. Arada bir uzun uzun mektup yazdığı da olurdu ama en çok kart yazmayı severdi, en çok da gül resmi ile dolu çiçek desenli kartları, bir de bayramın ilk günü elini öpmeye gittiği bu yalnız kadının şeffaf ambalajlarındaki karamelli şekerlerini...
Colette yanına geldiğinde masanın üstündeki çiçek desenli kartların hepsini topladı genç kadın. Fincanına koyan ikinci kahveyi sütle karıştırdı ve çocukça gülümsemeyle ağzındaki karamelli şekeri dişleri ile kıra kıra küçülttü, tıpkı çocukluğundaki gibi…

SunA.K.
Grasse-14.12.2003
                                

Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire