Tüm üzüntü ve
yorgunluklarım üzerine,
Memleketin çivisi
çıkmış artık hep manidar gündemine bir perde çekip
Bir Cuma akşamını
yüzyılın türk yakışıklısı Kıvanç’a ayırmaya karar verdim.
Kendisi ile
hiçbir olumsuz düşüncem olmamıştır, sinema ve televizyon kariyerinde
ilerlemesini ise hiç şaşırtıcı bulmadım, zira çok yıllar öncesinde daha manken
kralı falan iken yaptığı bir söyleşiyi izlediğimde ayakları yere basan, aklı
başında bir genç olduğunu ve şöhretin büyüsüne kapılmayacağını tespit etmiştim.
Ekran sonunda aradığı ve özlediği jöne kavuştu bence...kendisini çok sarışın
bulmam ve george clooney geleneği bir yakışıklılık anlayışını benimsememe
rağmen özellikle sarışın ve mavi gözlü halinin fazla vurgulanmadığı sahnelerde
çok yakışıklı olduğunu bile söyleyebilirim.
Yani burada sözüm
Kıvanç’tan öte...Benden tam notu aldı. Arkadaş tayfası da gerek fizik, gerekse
oyunculuklarıyla tamamlayıcı nitelikte görülmekte. Kısaca dizinin erkek kısmı
sağlam. Şura, ablası, barones, çok kısa bir sahnede gözümüze çarpan komşu kız henüz
dizide hüküm süren erkek egemen seyri silebilecek bir etki bırakmamışsa da
güzellikleri, makyaj ve kıyafetleri ile zaman içinde ne kadar etkili
olabileceklerine dair sinyaller vermektedirler.
Maalesef anne
baba kadrosunda beni saran etkileyen ve hatta işte sırf bu oyuncu için bir dizi
izlerim dedirten bir isim ve oyuncu olmaması benim puan sistemimde biraz düşük
not demektir. Yılların oyuncusu olmalarının ötesinde dizideki genç kuşakla bir
doku, bir yakınlık tutturamamışlar gibi geldi. Aile kısmında en kalıcı ve en
etkileyici isim ise Osman rolündeki gencimiz. Zaman içinde dizide etkili bir
konuma geleceğinin sinyalini veren bir performansı var.
Sahne sahne
irdeleyip hem kendimi yormayacağım hem de gereksiz ve uzun bir tv eleştirisi
moduna sokmayacağım bu yazıyı. Zira henüz bir bölüm ile genel yargı yapılamayacak
kadar emek verilmiş özel bir çalışma. Türk
dizi sektörü için yeni bir kazanım ve özellikle daha ilk bölümden seyretmeyi
red ettiğim Muhteşem Yüzyıl’ın da tahtını haylice sarsacak bir dönem çalışması.
Mekanlar ve doğa konusunda çok daha şanslı olmaları bile dizinin iç mekanlara
sıkışmasına ve diğer dizilerdeki gibi salon ortamlarında geçmesine engel. Bu
artı özelliğini daha da kullanarak bize daha fazla güzellik sunacağına da
inancım tam. Özellikle Kırım sahnelerinde kendimizi özlediğimiz doğaya atabilir
gözlerimizi kapatıp yeşil nefesler alabiliriz. Bu da henüz bizim inşaat
sektörümüzün o diyarlara ulaşmadığının bir göstergesidir ki, bunu farkedecek
tokinin yabancı diyarlar demeyip oralarda da bir kentsel dönüşüme gitmesinden
endişe duymuyor değilim.
Kısaca hayli
olumlu bileşenden sonra beni rahatsız edenler...
Diyaloglar ve özellikle
genç askerlerimiz arasındaki muhabbetler biraz daha derinlik kazanabilir. Daha
ağdalı bir dil kullanılabilirdi. Rus edebiyatının sayfalarında boğulmuş biri
olarak o etkileyici edebiyat öğelerini rus mekanlarında hissetmek ve duymak
arzusundayım. Kullanılan dil çok daha yalın ve izleyiciyi zorlamayan bir hale
gelmiş.
Bir kaç dakika önce
Arte’de Fındıkkıran balesinin büyüsüne kapılmış giderken diziyi başlatmamızdan
mı ne bilemedim, bence dizinin en etkileyici sahnelerinden biri olan opera
binası sahneleri ve bale gösterisi
sahnesi adı geçen Bolşoy için biraz yavan kalmış. Bu kısım olduğunca
abartılabilir, hatta bir beş dakika ile milletimize bale kültürü aşısı
yapılabilirdi. Senarist ve yapımcıların bu şansı değerlendirip dizi tarihimize
yazılacak bu etkili göreve soyunmalarını itina ile bekliyorum. Bir dahaki
bölümlerde iyi bir konser veya sıkı bir opera performansı bekliyorum.
Hangi sahne önceydi
hatırlamıyorum ama genç delikanlıların buz gibi suya atlamaları çok iyi
düşünülmüş bir görseldi. Hava şartları nedeniyle bu sahne daha fazla
uzatılmamış olsa da daha etkileyici kılınıp ardından bir ateş yakma sahnesi ile
tamamlanabilir, ıslak saçlı Kıvanç’ı daha uzun süzmemize zemin
hazırlanabilirdi. Maalesef bu etki hamam sahnesinde verilmeye çalışınca uzun
peştemali ve yarı sabunlu saçları ile karizmasına darbe vurulmuştur. Yağız
delikanlıları 5 metrekarelik kurna başında yakışıklı gösterme çabaları boşunadır...Hamam
sahneleri göbek başında kese yaptıran balık etli ve güzel gözlü oyuncuların
sergilenmesi için idealdir. İlla ki bu anlamda bir vurgu yapılacaksa, bunun da
iki anlamı olabilir 1- sırf erkek
muhabbeti bunun için salaş bir meyhanedeki rakı muhabbeti daha etkileyici
olabilirdi. Şu sıralar milletce rakıya sergilenen korkak tutumdan dolayı bir çekingenlik
varsa bu kısım ocak başı bir kahve sohbetiyle de kıvamlı hale getirilebilirdi.
Yok bu beylerimizin fiziksel endamları sergilenmek amacıyla çekilmiş bir sahne
ise şu göle atlama sahneleri abartılabilir veya askerlerimiz için cephede nasıl
banyo yapılır diye bir duş ya da nebileyim o dönem nasıl yıkanılıyorsa öyle bir
sahne eklenebilirdi. Tabii ergen kızlarımız için başı yarı sabunlu kıvanç sahnesi
ve uzun peştemal bir iç bayıltıcı sahne olarak tasarlansa da, kırklarını hüküm
süren benim için o adamların gereksiz yere o hamamda yer almaları duygularını
vermekten öte gidemiyor.
Dedim ya burada
güzel ve etkileyici sahnelerden çok bana batan yerlerden bahsedeceğim. Hele ki
ilk sahnedeki ölen asker eşinin ziyaret sahnesinde diziye tam not vermiş biri
olarak, ilerledikçe tesadüfen ve ilerde bazı kurgulara dahil olacak komşu
evindeki doğum sahnesi biraz haydi bunu böyle yapalım aradan çıksın imajı
vermiştir.
Neyse bu yazı
artık uzamaya başlayacak ve her sahneyi yorumlamaya başlayacakmışım gibi bir
his uyandırmıştır bende...Seyit ve babasının yaptığı konuşmanın biraz daha
vurgulanmasını beklerdim. Herneyse dizi benden tam not aldı ama maalesef zaman
ayırıp tv başında izeleyebileceğim kadar beni sarmadı. O nedenle kendisini yeni
dönem ütü dizileri listeme dahil edip başarılar diliyorum.
Dediğim gibi Kıvanç’a tek bir sözüm yok. Emin adımlarla
ilerliyor ve başarısına başarı katıyor.Farah Zeynep Abdullah, Birkan Sokullu ve Ushan Çakır Kıvanç Tatlıtuğ
kadar etkileyici ve onu tamamlayıcı oyunculukları ile benden tam not aldılar. Barones
Lola rolündeki Aslı Orcan ve Osman rolündeki Barış Alpaykut ise
oyunculuklarını takibe aldığım diğer isimler.
Diziyle ilgili bir daha bu kadar uzun yazar mıyım
bilemiyorum ama devam etmesini ve hatta bir sinema filmi ile tamamlanmasını
isterim. Özellikle dönem kostümleri, makyajı ve yaşantısına büyük özen gösterilerek
yapılan çekimlerine hayranlık duyduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Karlı sahnelerde
ben de aynen o soğuktaki gibi titredim resmen, hele O Karadeniz sahnesinde o
maviliklere bakmaya doyamadım. Dans ve balo sahneleri uzun ve sıkıcı gelse de
zamanla azalıp daha bol diyaloglu yemekli ya da gezmeli sahnelerle daha çok
zenginlik tanıyacağımızı umut ederek noktamı koyuyorum....